Gözaltı tedbiri dolayısıyla ödenen 600 türk lirası tutarındaki tazminatın yetersiz olması nedeniyle başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ihlal edilmiştir.

 

İKİNCİ BÖLÜM

KARAR

 

  1. BAŞVURUNUN KONUSU
  2. Başvuru; gözaltı tedbiri dolayısıyla ödenen tazminatın yetersiz olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
  3. BAŞVURU SÜRECİ
  4. Başvuru 10/10/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
  5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

  1. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
  2. Başvurucu, İzmir Adliyesinde zabıt kâtibi olarak çalışmakta iken Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) üye olma suçlamasıyla 12/4/2017 tarihinde gözaltına alınmış ve 14/4/2017 tarihinde serbest bırakılmıştır. Yapılan soruşturma sonucunda başvurucu hakkında İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir.
  3. Kovuşturmaya yer olmadığı kararının kesinleşmesi üzerine başvurucu, tazminat davası açmıştır. Dilekçesinde başvurucu; hakkında delil bulunmaması nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğini, gözaltı işlemleri için avukatlık ücreti olarak 6.110 TL vekâlet ücreti ödediğini, üzerine haksız ve mesnetsiz olarak atılan FETÖ/PDY üyeliği suçlamasının buhran yaşamasına ve psikolojisinin bozulmasına sebebiyet verdiğini belirterek 6.110 TL maddi, 20.000 TL manevi tazminatın ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
  4. İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesi vekâlet ücretine ilişkin dosyaya ibraz edilen serbest meslek makbuzlarının kovuşturmaya yer olmadığı kararından sonraki tarihli olduğunu ve Yargıtay 12. Ceza Dairesinin yerleşik kararlarına göre karar tarihinden sonraki serbest meslek makbuzlarının maddi zarar hesabında dikkate alınamayacağını belirterek maddi tazminatın reddine karar vermiştir.
  5. Mahkeme başvurucunun adliyede zabıt kâtibi olmasını, hakkında terör örgütü üyesi olduğuna ilişkin bilgi bulunan eski eşinin durumu ile ilgili olarak tanık sıfatıyla beyanına başvurulması ile yetinilmesi gerekirken hiçbir delil ve iddia yokken gözaltına alınmış olmasını, hakkında yapılan soruşturma kapsamında takipsizlik kararı verilmesini, dosyaya yansıyan mali ve sosyal durumunu dikkate alarak manevi tazminatı genel standartların üzerinde 3.000 TL olarak belirlemiştir.
  6. Başvurucu, vekâlet ücreti ödediğini kanıtlamasına rağmen bu miktarın maddi tazminat kapsamında ödenmesi talebinin reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, bilirkişi incelemesi yaptırılmadan hüküm verildiğini, hükmedilen manevi tazminatın yetersiz olduğunu belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.
  7. Bölge Adliye Mahkemesi 4/7/2019 tarihinde manevi tazminatı 500 TL şeklinde düzelterek istinaf başvurusunun esastan reddine kesin olarak karar vermiştir.
  8. İLGİLİ HUKUK
  9. İlgili hukuk için bkz. A.A. [GK], B. No: 2017/34502, 21/10/2021, §§ 22-46.
  10. İNCELEME VE GEREKÇE
  11. Anayasa Mahkemesinin 13/9/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
  12. Başvurucunun iddiaları
  13. Başvuru; hukuka aykırı gözaltı tedbirine dayalı olarak açılan tazminat davasında hükmedilen tazminat miktarının düşük olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
  14. Değerlendirme
  15. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetinin Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü ve dokuzuncu fıkraları kapsamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı yönünden incelenmesi gerekir.
  16. Kabul Edilebilirlik Yönünden
  17. Anayasa Mahkemesi A.A. kararında Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki şikâyetler yönünden başvuru yollarının tüketilmiş sayılabilmesi için başvurucuların ilk derece mahkemelerinde yakalama, gözaltı veya tutuklama tedbirlerinin hukukiliğine ilişkin iddialarını -5271 sayılı Kanun’un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi kapsamında- açıkça ileri sürerek dava açmaları gerektiğini belirtmiştir. Anılan tedbirlerin hukuka uygun olmadığına dair iddialar dile getirilmeden -Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrası kapsamında olmadığı değerlendirilen- 5271 sayılı Kanun’un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendi uyarınca kovuşturmaya yer olmadığı ya da beraat kararına dayalı olarak dava açılmasının başvuru yollarının tüketilmesi anlamına gelmediğine karar vermiştir (A.A., §§ 70-90).
  18. Bu ilkeler ışığında somut olay incelendiğinde, başvurucunun hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesi üzerine 5271 sayılı Kanun’un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasına dayalı olarak ((a) veya (e) bendini zikretmeksizin) tazminat davası açtığı ve bu tazminat davasında hakkında uygulanan gözaltı tedbirinin hukuka uygun olmadığını ileri sürdüğü görülmektedir. Ayrıca derece mahkemesi de yaptığı incelemede başvurucu hakkında hiçbir delil yokken gözaltı kararı verildiğini belirterek 5271 sayılı Kanun’un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendi kapsamında bir inceleme yapmadığını göstermiştir. Sonuç olarak başvurucunun başvuru yollarını tükettiği değerlendirilmiştir.
  19. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
  20. Esas Yönünden
  21. Genel İlkeler
  22. Anayasa Mahkemesinin Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasında güvence altına alınan tazminat hakkının ihlal edilip edilmediğini belirleyebilmesi için öncelikle başvurucunun anılan maddenin diğer fıkralarında belirtilen esaslar dışında bir işleme tabi tutulup tutulmadığını belirlemesi gerekmektedir. Bir başka anlatımla Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasının uygulanabilmesi için başvurucunun anılan maddenin diğer fıkralarında belirtilen esaslar dışında bir işleme tabi tutulup tutulmadığının derece mahkemelerince ya da Anayasa Mahkemesince tespit edilmesi gerekir. Bu bağlamda kişinin Anayasa’nın 19. maddesinin ilk sekiz fıkrasında belirtilen esaslara aykırı bir işleme tabi tutulduğu ve bu kapsamda uğradığı zararın devlet tarafından tazminat hukukunun genel prensiplerine göre ödenmediği veya bir tazminat imkânının bulunmadığı tespit edilirse Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasında güvence altına alınan tazminat hakkının ihlali söz konusu olacaktır (M.E., B. No: 2018/696, 9/5/2019, § 46).
  23. Öte yandan kişinin Anayasa’nın 19. maddesinin ilk sekiz fıkrasında belirtilen esaslara aykırı bir işleme tabi tutulduğu derece mahkemeleri tarafından tespit edilmişse Anayasa Mahkemesinin yapacağı inceleme tazminat miktarının yeterli olup olmadığını belirlemekle sınırlı olacaktır (M.E., § 47).
  24. Bu bağlamda derece mahkemelerinin tazminat için somut olayın koşullarına göre takdir yetkisi bulunmakla birlikte meydana gelen ihlalle orantılı olmayan önemsiz miktarda bir tazminat Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasına aykırı olacaktır. Öte yandan tazminat miktarı Anayasa Mahkemesinin benzer davalarda verdiği tazminat miktarına göre kayda değer ölçüde düşük olmamalıdır. Bununla birlikte hükmedilen miktarın Anayasa Mahkemesinin benzer durumlarda verilmesine hükmettiği tazminat miktarından belirli ölçüde düşük olması tek başına Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiği anlamına gelmez. Tazminatın Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasıyla uyumlu olup olmadığı değerlendirilirken somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerekir (M.E., § 48).
  25. Diğer taraftan Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasında maddenin ilk sekiz fıkrasında yer alan esaslar dışında bir işleme tabi tutulacak kişilerin uğradıkları zararların devlet tarafından ödeneceği belirtilmiş, bununla birlikte tazminat türleri yönünden bir ayrım yapılmamıştır. Dolayısıyla anılan maddede güvence altına alınan tazminat hakkının maddi zararların yanı sıra manevi zararları da kapsadığının kabulü gerekir. Bir başka ifadeyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına ilişkin olarak Anayasa’daki güvencelere aykırı bir işleme muhatap olan kişiler Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca hem maddi hem de manevi tazminat isteminde bulunabilirler. Nitekim bu fıkradaki tazminat hakkının bir yansıması olan5271 sayılı Kanun’un 141. maddesinde suç soruşturması veya kovuşturması sırasında uygulanan -yakalama, gözaltı ve tutuklama gibi kimi koruma tedbirleriyle ilgili olarak kişilerin maddi ve manevi her türlü zararlarını devletten isteyebilecekleri ifade edilmiştir.
  26. Bununla birlikte Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasında uğranılan zararın tazminat hukukunun genel prensiplerine göre ödeneceği belirtilmiştir. Bu kapsamda özellikle maddi zararların tazmininin talep olunması durumunda zararın vuku bulduğunun, kişi hürriyeti ve güvenliğine dair Anayasa’daki güvencelere aykırı işlem ile zarar arasında illiyet bağı olduğunun zarar gören tarafından ortaya konulması, ayrıca manevi tazminatın bir zenginleşme aracı olarak kabul edilmemesi gibi tazminat hukukunun genel esaslarının bu konuda başvurulacak yargısal merciler tarafından gözetilmesi gerekir.
  27. İlkelerin Olaya Uygulanması
  28. Somut olayda başvurucu, terör örgütüne üye olma suçundan yürütülen bir soruşturma kapsamında 12/4/2017 tarihinde gözaltına alınmış ve 14/4/2017 tarihinde serbest bırakılmıştır. Başvurucu hakkındaki soruşturma sonucunda dava açılmasını gerektiren bir delil bulunmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir.
  29. Tazminat davasını inceleyen Mahkeme, terör örgütü üyesi olduğuna ilişkin hakkında bilgi bulunan eski eşinin durumu ile ilgili olarak başvurucunun tanık sıfatıyla beyanına başvurulması ile yetinilmesi gerektiğini, hakkında hiçbir delil ve iddia yokken gözaltına alınmış olduğunu tespit etmiştir. Dolayısıyla derece mahkemesi gözaltının hukuki olmadığını tespit etmiştir. Dolayısıyla burada yapılacak inceleme tazminat miktarının yeterli olup olmadığının belirlenmesiyle sınırlı olacaktır.
  30. Başvurucunun gözaltına alındığı soruşturma kapsamında ödediği vekâlet ücretine dayalı maddi tazminat talebi vekâlet ücretine ilişkin makbuzların tarihinin kovuşturmaya yer olmadığı kararından sonrasına ait olması nedeniyle reddedilmiştir. Söz konusu vekâlet ücreti başvurucunun gözaltına alınması nedeniyle değil hakkında bir soruşturma yürütülmesi nedeniyle ödenmiştir. Bu vekâlet ücretinin ödenmesinin başvurucunun gözaltına alınmasından kaynaklı bir zarar olduğu söylenemeyecektir.
  31. Başvurucunun gözaltına alınmasının hukuki olmadığı kabul edilmesine rağmen başvurucu lehine hükmedilen 500 TL manevi tazminatın ise Anayasa Mahkemesinin benzer durumlarda ödenmesini kararlaştırdığı tazminat miktarına göre oldukça düşük olduğu ortadadır. Anayasa Mahkemesinin benzer durumlarda (M.E.; M.Ş.T., B. No: 2018/17073, 26/2/2020; U.Ç., B. No: 2018/17068, 7/11/2019 kararlarında gözaltı için 5.000 TL tazminata hükmetmiştir.) verilmesine hükmettiği tazminat miktarıyla aynı olması gerekmemekle birlikte tazminat miktarının somut olayın koşullarında tazminat hakkının özünü zayıflatacak kadar düşük olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre başvurucuya ödenmesine hükmedilen tazminatın başvurucunun Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan esaslara aykırı bir durum söz konusu olmasına rağmen manevi zararını karşılamaktan uzak olduğu sonucuna varılmıştır.
  32. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 19. maddesinin -üçüncü fıkrasıyla bağlantılı olarak- dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
  33. Giderim Yönünden
  34. Tespit edilen ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin usul ve esaslar 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinde yer almaktadır.
  35. Başvurucu 20.000 TL maddi, 5.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
  36. Anayasa Mahkemesince yapılan inceleme sonucunda başvurucu hakkında gözaltının hukuka aykırı olması dolayısıyla hükmedilen tazminatın yetersiz olması nedeniyle Anayasa’nın 19. maddesinin -üçüncü fıkrasıyla bağlantılı olarak- dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmiştir. Bu itibarla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte başvurucu hakkında uygulanan gözaltının hukuki olmadığının tespiti bakımından derece mahkemeleri ile Anayasa Mahkemesince varılan sonuç yönünden bir farklılık bulunmamaktadır. Dolayısıyla başvurucu bakımından kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlali, yalnızca ödenen tazminatın yetersizliği nedenine dayanmaktadır. Bu durumda tespit edilen ihlalin giderilmesi için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
  37. Öte yandan ihlalin niteliği ve başvurucuya derece mahkemesince ödenen tazminat dikkate alınarak başvurucuya 4.500 TL manevi tazminat ödenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
  38. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
  39. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

  1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
  2. Gözaltı tedbirinin hukuka aykırı olması dolayısıyla hükmedilen tazminatın yetersizliği nedeniyle Anayasa’nın 19. maddesinin -üçüncü fıkrasıyla bağlantılı olarak- dokuzuncu fıkrasının İHLAL EDİLDİĞİNE,
  3. Başvurucuya 4.500 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
  4. 364,60 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.264,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
  5. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
  6. Kararın bir örneğinin bilgi için İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2017/382, K.2018/74), İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesine (E.2018/3169, K.2019/2971) GÖNDERİLMESİNE,
  7. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 13/9/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Share

Bir yorum ekleyin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

%d blogcu bunu beğendi: