Kişiye bağlı ve onun kişisel gelişimiyle ilgili olan özel hayatın gizliliği hakkı, evlilikle tamamen ortadan kalkmaz. Tarafların evli olmaları ve aynı konutu paylaşmalarından dolayı birbirlerinin kişisel eşyalarına ve özel yaşam alanına giren hususlara kolayca ulaşabilme imkanına sahip bulunmaları, eşlerin hiçbir sınır olmaksızın birbirlerini sürekli gözetleyebileceği ve denetleyebileceği şeklinde yorumlanamaz.

12. Ceza Dairesi         2019/2121 E.  ,  2019/5170 K.

“İçtihat Metni”

Mahkemesi :Sulh Ceza Hâkimliği

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan şüpheli … hakkında yapılan soruşturma sonucunda Karşıyaka Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 11.10.2018 tarihli ve 2018/12215 soruşturma, 2018/9079 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın reddine ilişkin mercii Karşıyaka 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 08.11.2018 tarihli ve 2018/2461 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160. maddesi uyarınca, Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği, aynı Kanun’un 170/2. maddesi gereğince yapacağı değerlendirme sonucunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açacağı, aksi halde ise anılan Kanun’un 172. maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vereceği, buna karşın Cumhuriyet savcısının 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun kendisine yüklediği soruşturma görevini yerine getirmediği, ortada yasaya uygun bir soruşturmanın bulunmadığı durumda, anılan Kanun’un 173/3. maddesindeki koşullar oluşmadığından, itirazı inceleyen merciin Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabulüne karar verebileceği yönündeki açıklamalar karşısında,
Somut olayda, “müşteki ile şüphelinin arasındaki ihtilafa konu olan 35 FM 755 plakalı aracın mülkiyeti konusunda anlaşmazlık bulunduğu gibi halen evliliklerinin de devam ettiği, dolayısıyla bu süreç içerisinde müştekinin eşinin yanında özel hayatın söz konusu olamayacağından” bahisle Karşıyaka Cumhuriyet Başsavcılığınca kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş ise de; şüpheli ile müşteki arasında İzmir 14. Aile Mahkemesi 2018/257 esas sayılı görülmekte olan boşanma davasının bulunduğu anlaşılmakla, anılan dava dosyanın soruşturma dosyası arasına alınıp incelendikten sonra, ayrıca 14.06.2018 tarihli tutanağa göre üzerinde takip cihazı ile kayıt cihazı bulunduğu tespit edilen …. plakalı aracın tescil kaydının temini ile aracın kime ait olduğu, suç tarihinden önce ve sonra fiilen kimin kullanımında olduğu belirlenerek, gerektiğinde tescil kaydına göre araç sahibi görünen kişi dinlenilmek suretiyle şüphelinin hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken, eksik soruşturmaya ve değerlendirmeye dayalı verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik yapılan itirazın belirtilen gerekçelerle kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Adalet Bakanlığının 30.01.2019 tarihli ve 94660652-105-34-16546-2018-Kyb sayılı kanun yararına bozma talebine atfen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 11.02.2019 tarihli ve 2019/13302 sayılı tebliğnamesi ile daireye ihbar ve soruşturma evrakı tevdi kılınmakla;
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Özel hayat; kişinin sadece gözlerden uzakta, başkalarıyla paylaşmadığı, kapalı kapılar ardında, dört duvar arasındaki yaşantısı ve mahremiyetinden ibaret değil, herkesin bilmediği veya bilmemesi gereken, istenildiğinde başka kişilere açıklanabilen, tamamen kişiye özel hayat olayları ve bilgilerin tamamını içerir. Bu nedenle, kamuya açık alanda bulunulması, bu alandaki her görüntü veya sesin dinlenilmesine, izlenilmesine, kaydedilmesine, sürekli ve izinsiz olarak elde bulundurulmasına rıza gösterildiği anlamına gelmez. Kamuya açık alanda bulunulduğunda dahi, “kalabalığın içinde dikkat çekmezlik, tanınmazlık, bilinmezlik” prensibi geçerli olup, kamuya açık alandaki kişinin, gün içerisinde yapıkları, gittiği yerler, kiminle niçin, nasıl, nerede ve ne zaman görüştüğü gibi hususları tespit etmek amacıyla sürekli denetim ve gözetim altına alınması sonucu elde edilmiş bilgileri ya da onun başkalarınca görülmesi ve bilinmesini istemeyeceği, özel yaşam alanına girdiğinde şüphe bulunmayan faaliyetleri özel hayat kavramı kapsamına dahildir; ancak, süreklilik içermeyen ve özel yaşam alanına dahil olmayan olay ve bilgiler ise bu kapsamda değerlendirilemez. Sonuç olarak, bir olay ya da bilginin, özel hayat kavramı kapsamına girip girmediği belirlenirken, kişinin toplum içindeki konumu, mesleği, görevi, kamuoyu tarafından tanınıp tanınmadığı, dışa yansıyan davranışları, rıza ve öngörüleri, içinde bulunduğu fiziki çevrenin özellikleri, sosyal ilişkileri, müdahalenin derecesi gibi ölçütler göz önüne alınmalıdır.
Kişiye bağlı ve onun kişisel gelişimiyle ilgili olan özel hayatın gizliliği hakkı, evlilikle tamamen ortadan kalkmaz. Tarafların evli olmaları ve aynı konutu paylaşmalarından dolayı birbirlerinin kişisel eşyalarına ve özel yaşam alanına giren hususlara kolayca ulaşabilme imkanına sahip bulunmaları, eşlerin hiçbir sınır olmaksızın birbirlerini sürekli gözetleyebileceği ve denetleyebileceği şeklinde yorumlanamaz.
Ancak, kişinin, bir daha kanıt elde etme olanağının bulunmadığı ve yetkili makamlara başvurma imkanının olmadığı ani gelişen durumlarda, örneğin; kendisine karşı işlenmekte olan (cinsel saldırı, hakaret, tehdit, iftira veya şantaj gibi) bir suç söz konusu olduğunda ya da kendisine veya aile birliğine yönelen, onurunu zedeleyen, haksız bir saldırıyı önlemek için, kaybolma olasılığı bulunan kanıtların kaybolmasını engelleyip, yetkili makamlara sunarak güvence altına almak amacıyla, saldırıyı gerçekleştiren tarafın bilgisi ve rızası dışında, özel hayata ait bilgileri okuma, konuşma ve haberleşme içeriklerini veya özel hayata ilişkin ses ve görüntüleri dinleme, izleme ya da kaydetme, kişisel verileri kaydetme, ele geçirme ve yayma eylemlerinin hukuka aykırı olduğunu kabul etmek mümkün olmadığı gibi, esasen bu hallerde kişinin hukuka aykırı hareket ettiği bilinciyle davrandığından da söz edilemez.
Bu açıklamalar ışığında incelenen dosya kapsamına göre; resmi nikahlı eşi olan şüphelinin 7 aydır ayrı yaşamalarına ve boşanma aşamasında olmalarına rağmen gittiği yerlerden ve yaptığı işlerden haberdar olmasından dolayı kuşkulanan şikayetçinin, kız kardeşinin eşi adına kayıtlı olup, kredi borcunun kendisi tarafından ödenmesi nedeniyle sahibi olduğunu beyan ettiği ve kullanmakta olduğu …. plakalı aracın sağ ön yolcu kısmının torpido alt kısmına kayıt cihazı ve ayrıca GPRS yerleştirildiğini fark edip, şikayetçi olması üzerine başlatılan adli soruşturma kapsamında, şüphelinin kolluk görevlilerince alınan; “… plaka sayılı araç bana aittir, bu aracın indiriminden faydalanmak için araç ruhsatı bacanağımın üzerine yapılmıştır, benim müdürlüğünü yaptığım taşıma şirketinin benzin istasyonları ile anlaşmaları vardır, bu aracımızın da bu anlaşmalardan yaralanması için araca araç tanıma sistemi taktırdım, bu araç tanıma sistemi takılan araçlara şirket uygulaması gereği Gprs cihazı takılmaktadır, eşim ile aramızda sorun başlayıp boşanma aşamasına gelince ben eşimden parasını ödediğim bana ait olan aracı istediysem de eşim getirmedi. Araç içerisinde bulunan ses ve görüntü cihazı ile bir alakam yoktur, kimin tarafından ne amaçla takıldığından da haberim yoktur.” biçimindeki ifadesini müteakip, Karşıyaka Cumhuriyet Başsavcılığınca, “Resmi nikahla evli oldukları anlaşılan müşteki ile şüphelinin arasındaki ihtilafa konu olan …. plakalı aracın mülkiyeti konusunda anlaşmazlık bulunduğu gibi halen evliliklerinin de devam ettiği, dolayısıyla bu süreç içerisinde müştekinin eşinin yanında özel hayatın söz konusu olamayacağı” gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş ise de; şüpheli ile şikayetçi arasında İzmir 14. Aile Mahkemesinin 2018/257 esasına kayden görülmekte olan boşanma davası bulunduğu gibi, iddia olunan suç tarihinde tarafların fiilen ayrı yaşadıkları da anlaşılmakla, özel hayatın gizliliği hakkının evlilikle tamamen ortadan kalkmadığı nazara alınarak, anılan boşanma dosyası soruşturma dosyası arasına alınıp incelenerek, 14.06.2018 tarihli tutanağa göre üzerinde takip cihazı ile kayıt cihazı bulunduğu tespit edilen …. plakalı aracın tescil kaydının temini ile aracın kime ait olduğu, iddia olunan suç tarihinden önce ve sonra fiilen kimin kullanımında olduğu, kayıt cihazının kim ve kimler tarafından hangi tarihte araca yerleştirildiği araştırılıp, gerektiğinde tescil kaydına göre araç sahibi görünen kişi de dinlenilmek suretiyle toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek, iddia ve savunmanın doğruluk derecesi açıklığa kavuşturulduktan sonra şüphelinin hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken, eksik soruşturmaya ve yasal olmayan gerekçeye dayalı olarak verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın belirtilen gerekçelerle kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle;
Kanun yararına bozma talebine dayanılarak düzenlenen tebliğnamedeki bozma isteği incelenen dosya kapsamına nazaran yerinde görüldüğünden, Karşıyaka 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 08.11.2018 tarihli ve 2018/2461 değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca isteme uygun olarak BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde Sulh Ceza Hâkimliğince yapılmasına, dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 17.04.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Share

Bir yorum ekleyin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

%d blogcu bunu beğendi: