Mersin Barosu’na kayıtlı olarak avukatlık yapan sanık … hakkında, Silifke Cumhuriyet Başsavcılığınca, Adalet Bakanlığından izin alınmaksızın soruşturma yapılarak, delil yetersizliği nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği anlaşılmıştır. Belirtilen yasal düzenleme uyarınca, soruşturma izni alınmadan önce ilgili Cumhuriyet Başsavcılığı’nın doğrudan soruşturma yapması mümkün bulunmadığı gibi, Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri çerçevesinde kovuşturmaya yer olmadığı kararı da verilemeyeceği gözetildiğinde, Silifke Cumhuriyet Başsavcılığınca yasaya aykırı olarak verilen takipsizlik kararının hukuken yok kabul edilmesi gerekir.

4. Ceza Dairesi         2020/18641 E.  ,  2020/16796 K.

“İçtihat Metni”

KARAR

Hakaret suçundan sanık … hakkında son soruşturmanın açılmasına yer olmadığına dair Mersin 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 14/02/2019 tarihli ve 2019/33 esas, 2019/93 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
İstem yazısında; “1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 59. maddesinin 1. fıkrasında yer alan; “58. maddeye göre yapılan soruşturmaya ait dosya Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’ne tevdii olunur. İnceleme sonunda kovuşturma yapılması gerekli görüldüğü takdirde dosya, suçun işlendiği yer ağır ceza mahkemesine en yakın bulunan ağır ceza mahkemesi Cumhuriyet Savcılığı’na gönderilir.
Cumhuriyet Savcısı beş gün içinde, iddianamesini düzenleyerek dosyayı son soruşturmanın açılmasına veya açılmasına yer olmadığına karar verilmek üzere ağır ceza mahkemesine verir.
İddianamenin bir örneği, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun hükümleri uyarınca, hakkında kovuşturma yapılan avukata tebliğ olunur. Bu tebliğ üzerine avukat, Kanunda yazılı süre içinde bazı delillerin toplanmasını ister veya kabule değer bir istemde bulunursa nazara alınır, gerekirse soruşturma başkan tarafından derinleştirilir.
Haklarında son soruşturmanın açılmasına karar verilen avukatların duruşmaları, suçun işlendiği yer ağır ceza mahkemesinde yapılır. (Ek cümle : 02/05/2001 – 4667/38 md.) Durum avukatın kayıtlı olduğu baroya bildirilir.” şeklindeki düzenleme karşısında,
Dosya kapsamına göre, her ne kadar anılan Mahkemesince “…Atılı hakaret suçu ile ilgili olarak; Sanığın aynı eylemi nedeni ile Silifke Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2017/1026 soruşturma sayılı dosyası üzerinden soruşturma yapıldığı, yapılan soruşturma neticesinde şüpheli hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği ve bu kararın kesinleştiği anlaşılmakla 5271 sayılı CMK’nın 172/2. maddesine göre kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra yeni bir delil meydana gelmedikçe ve bu hususta Sulh Ceza Hakimliğinden karar alınmadıkça kamu davası açılamayacaktır. Bu doğrultuda sanık avukat hakkında hakaret suçundan kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği ve bu kararın kesinleştiği anlaşılmakla kovuşturma şartı olan yeni bir delil ortaya çıkmadığı gibi Sulh Ceza Hakimliğininde kararının bulunmaması nedeni ile kovuşturma şartının gerçekleşmediği anlaşılmakla…” gerekçesiyle son soruşturmanın açılmasına yer olmadığına dair karar verilmiş ise de, benzer bir olaya ilişkin Yargıtay 15. Ceza Dairesi’nin 27/02/2017 tarihli ve 2017/3877 esas, 2017/6668 karar sayılı ilamında “…1136 sayılı Kanun’un 58/1. maddesi gereğince, avukatlar hakkındaki Avukatlık Kanunu’ndan veya Türkiye Barolar Birliği ya da baroların organlarındaki görevlerinden doğan veya görev sırasında işledikleri iddia edilen suçlardan dolayı soruşturma yapılması, Adalet Bakanlığı’nın izin vermesi koşuluna bağlanmış olduğundan, bu yönde yapılacak suç duyurusu üzerine Cumhuriyet Savcılığı’nca durumun tespiti ve ilgili dilekçe ile belgeleri Adalet Bakanlığı’na göndererek soruşturma izni istenilmesinin zorunlu olduğundan hareketle yapılan incelemede; sanığın, öncesinde sürekli olarak katılanların vekilliğini üstlenmesine rağmen, … …’a başlatılacak icra takibinde karşı tarafın vekili olduğunu söyleyerek Avukat … …’a yönlendirdiği anlaşılmış ise de, dosya kapsamından ve sanığın itiraz dilekçesinden, … …’a ait şirketin vekilliğini üstlenmesi nedeniyle resmiyette icra takibi yapmasının etik olmayacağını düşünerek takibi tanık …’ın yapmasını sağladığı, ancak vekâlet ücretini ortaklaşa alacakları konusunda tanıkla anlaştıkları, bu nedenle eylemin 1136 sayılı Kanun’un 58. maddesi gereğince avukatlık görevi sırasında işlendiğinin kabulünü gerektirdiği de dikkate alındığında, belirtilen yasal düzenleme gereğince ilgili Cumhuriyet Başsavcılığı’nın soruşturma izni alınmadan doğrudan soruşturma başlatılması mümkün olmadığı gibi, ceza muhakemesi hükümleri çerçevesinde kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın da verilemeyeceği gözetildiğinde, Adana Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, Adalet Bakanlığı’ndan izin alınmaksızın, yasaya aykırı olarak verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair 06/04/2011 tarihli karar ile bu kararı inceleyen itiraz merciinin 27/07/2011 tarih ve 2011/2171 değişik iş sayılı kararının hukuken yok hükmünde olduklarının kabul edilmesi gerektiğinden, ikinci kez yapılan şikayet üzerine usulüne uygun şekilde bakanlık izni ile yapılan soruşturmaya ilişkin olarak dava açılmasında bir isabetsizliğin söz konusu olmadığı;…” şeklinde belirtildiği üzere, somut olayda anılan Mahkemenin gerekçesine konu Silifke Cumhuriyet Başsavcılığı’nın aynı olaya ilişkin 23/08/2017 tarihli ve 2017/1026 soruşturma, 2017/2025 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 58. maddesi gereğince Adalet Bakanlığı’ndan izin alınmaksızın verildiği, ilgili Cumhuriyet Başsavcılığı’nın soruşturma izni alınmadan doğrudan soruşturma başlatılması mümkün olmadığı gibi, ceza muhakemesi hükümleri çerçevesinde kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın da verilemeyeceği gözetildiğinde, anılan kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın yok hükmünde olduğu, hakaret suçundan usulüne uygun şekilde bakanlık izni ile yapılan soruşturmaya ilişkin olarak dava açılmasında bir isabetsizliğin bulunmadığı, Mahkemesince yok hükmünde değerlendirilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karar nedeniyle son soruşturmanın açılmasına yer olmadığına ilişkin karar verilemeyeceği gözetilmeksizin, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
Hukuksal Değerlendirme:
1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 58/1. maddesinde; “Avukatların avukatlık veya Türkiye Barolar Birliği yada baroların organlarındaki görevlerinden doğan veya görev sırasında işledikleri suçlardan dolayı haklarında soruşturma, Adalet Bakanlığı’nın vereceği izin üzerine, suçun işlendiği yer Cumhuriyet Savcısı tarafından yapılır.” Aynı Kanun’un 59. maddesinde ise; “ 58. maddeye göre yapılan soruşturmaya ait dosya Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’ne tevdi olunur. İnceleme sonunda kovuşturma yapılması gerekli görüldüğü takdirde dosya, suçun işlendiği yer Ağır Ceza Mahkemesi’ne en yakın bulunan ağır ceza mahkemesi Cumhuriyet Savcılığı’na gönderilir.
Cumhuriyet Savcısı beş gün içinde, iddianamesini düzenleyerek dosyayı son soruşturmanın açılmasına veya açılmasına yer olmadığına karar verilmek üzere ağır ceza mahkemesine verir. Haklarında son soruşturmanın açılmasına karar verilen avukatların duruşmaları, suçun işlendiği yer ağır ceza mahkemesinde yapılır. (Ek cümle: 02/05/2001 – 4667/38. md.) Durum avukatın kayıtlı olduğu baroya bildirilir” hükümleri yer almaktadır.
İncelenen dosyada, Mersin Barosu’na kayıtlı olarak avukatlık yapan sanık … hakkında, Silifke Cumhuriyet Başsavcılığınca, Adalet Bakanlığından izin alınmaksızın soruşturma yapılarak, delil yetersizliği nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği anlaşılmıştır.
Belirtilen yasal düzenleme uyarınca, soruşturma izni alınmadan önce ilgili Cumhuriyet Başsavcılığı’nın doğrudan soruşturma yapması mümkün bulunmadığı gibi, Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri çerçevesinde kovuşturmaya yer olmadığı kararı da verilemeyeceği gözetildiğinde, Silifke Cumhuriyet Başsavcılığınca yasaya aykırı olarak verilen takipsizlik kararının hukuken yok kabul edilmesi gerektiğinden, bu karar gerekçe gösterilerek mercii tarafından verilen son soruşturmanın açılmasına yer olmadığına ilişkin kararı hukuka aykırı bulunmuştur.
Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, kanun yararına bozma isteği doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,
1- Sanık hakkında hakaret suçu yönünden Mersin 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 14/02/2019 tarihli ve 2019/33 esas, 2019/93 sayılı kararının, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
2- Aynı Kanun maddesinin 4-a fıkrası gereğince, sonraki işlemlerin mahallinde tamamlanmasına, dosyanın Yüksek Adalet Bakanlığı’na sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na TEVDİİNE, 18/11/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Share

Bir yorum ekleyin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

%d blogcu bunu beğendi: