“şekil+Taçlandır Kendini” markası ile “TAÇ” markası birbirine benzer değildir. haksız yarar sağlayabileceği, itibarına zarar verebileceği veya ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurmaz.

11. Hukuk Dairesi         2020/5904 E.  ,  2021/3638 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 10.09.2018 tarih ve 2017/368 E. – 2018/322 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nce verilen 28.02.2020 tarih ve 2019/66 E. – 2020/285 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; müvekkilinin TAÇ ibareli pek çok tanınmış markası olduğunu, davalı şirket tarafından davacının tanınmış TAÇ ibareli markaları ile iltibas yaratacak ve davacı markasının tanınmışlığından faydalanacak şekilde 41. sınıfta 2016/69507 sayılı ve “şekil+TAÇLANDIR KENDİNİ” ibareli marka tescil başvurusunda bulunduğunu, davacı şirket tarafından yapılan itirazın nihai olarak TPMK YİDK kararı ile reddedildiğini, davalı şirketin marka başvurusunun tescili halinde davacının markalarının serisi olarak algılanacağını, taraf markaları arasında oluşacak olan iltibas ve davacı markalarının tanınmışlığı çerçevesinde dava konusu YİDK kararının yerinde olmadığını ileri sürerek TPMK YİDK’nın 07.08.2017 tarih ve 2017-M-6582 sayılı kararının iptali ile 2016/69507 sayılı marka başvurusunun tescil edilmiş olması halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket vekili, dava konusu markanın slogan markası olduğunu, “taçlandırmak” ifadesinin mecazi anlam içerdiğini, “değer verip yükseltmek” anlamını haiz bulunduğu hususları dikkate alındığında taraf markaları arasında görsel, işitsel ve anlamsal benzerlik olmadığı ve iltibas tehlikesinin bulunmadığını, 556 sayılı KHK madde 8/4 koşullarının da somut olayda oluşmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; davalının “şekil+Taçlandır Kendini” ibareli başvurusu ile davacının “TAÇ” ibareli tescilli markaları arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, taraf marka işaretleri benzemediğinden 556 sayılı KHK 8/1-b maddesi anlamında iltibasın oluşmayacağı, 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesindeki tanınmışlık iddiası açısından ise taraf marka işaretleri benzemediği gibi davalının marka başvurusunda davacı tarafın tanınmışlığından haksız yarar sağlayabileceği, itibarına zarar verebileceği veya ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği kanıtlanmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi’nce; davalının 41. Sınıfta tescil edilmek istenilen “şekil+Taçlandır Kendini” ibareli başvurusu ile davacının “TAÇ” esas ibareli tescilli markaları arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel, sesçil ve anlamsal olarak tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK’nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 4,90 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 14.04.2021 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.

Share

Bir yorum ekleyin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

%d blogcu bunu beğendi: