Gözaltı işlemi nedeniyle başvurucuya ödenen manevi tazminatın düşük olması gerekçesiyle Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasındaki tazminat hakkının mahkeme kararı neticesinde ihlal edildiği sonucuna varılmış ise de Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasındaki tazminat hakkının ihlali ile ilgili olarak yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar görülmemiş, başvurucuya 5.000 TL manevi tazminatın ödenmesine karar verilmiştir.


BAŞVURUNUN KONUSU
 

  1. Başvuru, vekâlet ücretinin yapılan düzenlemeyle azaltılması nedeniyle mülkiyet hakkının; gözaltı tedbiri nedeniyle ödenen tazminatın yetersiz olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; adli kontrol tedbirine dayalı tazminat talebinin değerlendirilmemesi nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
  2. BAŞVURU SÜRECİ
  3. Başvuru 5/6/2018 tarihinde yapılmıştır.
  4. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
  5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
  6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

  1. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
  2. Başvurucu 26/2/2004 tarihinde doğmuş olup olay tarihinde çocuktur. Başvurucu, Adana Cumhuriyet Başsavcılığının (Başsavcılık) yürüttüğü bir soruşturma kapsamında 21/3/2017 tarihinde saat 14.00’da gözaltına alınmış; 22/3/2017 tarihinde imza vermek suretiyle adli kontrol şartı ile serbest bırakılmıştır.
  3. Başsavcılık 6/4/2017 tarihli iddianamesi ile başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma, görevi yaptırmamak için direnme, toplantı ve yürüyüşlere silah veya 23. maddede belirtilen aletlerle katılma suçlarından aynı yer ağır ceza mahkemesinde kamu davası açmıştır.
  4. İddianame Adana 11. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme) 21/4/2017 tarihinde kabul edilerek E.2017/138 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.
  5. Mahkeme 20/9/2017 tarihinde yaptığı duruşmada, üzerine atılı suçlardan başvurucunun beraatine karar vermiş, karar istinaf kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleşmiştir.
  6. Başvurucu 9/10/2017 tarihli dilekçesiyle 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 141. maddesi uyarınca haksız yere gözaltında kalması nedeniyle 7.000 TL maddi, 8.000 TL manevi tazminatın gözaltı tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte tahsili talebiyle dava açmıştır.
  7. Adana 10. Ağır Ceza Mahkemesi 28/2/2018 tarihinde 46,80 TL maddi tazminat ve 100 TL manevi tazminatın gözaltı tarihi olan 21/3/2017 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte başvurucuya verilmesine, ayrıca kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 845 TL vekâlet ücretinin de ödenmesine karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

“Mahkememize açılan iş bu davanın 20/10/2017 tarihinde,kesinleşme tarihiitibariyle CMK’nın 141/1 maddesinde yazılı bir yıl içinde ve süresinde açıldığı, davacının yerleşim yerinin bulunduğu yer olan Adana Mahkemelerinde açılmış olduğu, davacının gözaltındakaldığı süreye ilişkin mahsup işleminin yapılmadığı, gelen yazı cevapları ve UYAP üzerinde yapılan araştırmalara göre davacı tarafından iş bu davaya konu gözaltı sebebiyle başka mahkemelerde açılmış bir tazminat davası kaydının olmadığı, tüm bu açıklamalar doğrultusunda davacının haksızgözaltı nedeniyle tazminata hak kazandığı mahkememizce kabul edilmiştir.

Davacının, 29/9/29017 tarihli vekaletname ile vekiline, CMK’nın 141. ve devamı maddelerinde düzenlenen haksız koruma tedbiri nedeniyle tazminat talep etme konusunu içerirözel yetki verdiğianlaşılmıştır.

17/1/2018 tarihli duruşmada davacı vekili maddi tazminata hükmedilmesi halinde asgari ücret tarifesi üzerinden hesaplanmasına muvafakatleri olduğunu bildirmekle;davacının gözaltı kaldığı süreye ilişkin olarak çalışma bakanlığı tarafından belirlenen davacının en azkazanılabileceği kabul edilen aylık ve günlük asgariücret esas alınarakve mahkememiz tarafından yapılan hesaplamada davacının1 gün gözaltındakalması nedeniyleoluşangünlükmaddi gelir kaybı;

2017 yılı için asgari ücret tarifesine göre aylık asgari ücretin 1.404.06 TL olduğu, aylık olarakücretin belirlenmiş olması nedeniyle aylık ücret 30 gün üzerinden değerlendirilmiş ve günlük olarak hesaplandığında 46.80 TL’ye denk geldiği anlaşılmış, yapılan hesaplamalar neticesinde davacının 1 gün için 46.80 TL maddi zarara uğradığı kanaatine ulaşılmış ve bu tazminata davacı vekilinintalebinde belirttiği üzere haksız gözaltı tarihi olan 21/3/2017 ‘ den itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmiştir.

Manevi tazminatın zenginleşme aracı olarak kullanılamayacağı, davacının üzerine atılı suçun niteliği, gözaltında kaldığı süre, sosyal ve kişisel durumu, özgürlüğün önemibirlikte değerlendirildiğinde 100 TL manevi tazminatın makul ve makbul bir miktar olduğu,bu tazminata da dava dilekçesinde talep edildiği üzere haksız gözaltı tarihi olan 21/3/2017 den itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmiştir.

694 sayılı KHK ile tazminat davalarında vekalet ücretine ilişkin 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanun’u 142.maddeye eklenen düzenlemede dikkate alınarak 845TL vekalet ücretine hükmedil[mesine karar verilmiştir].”

  1. Bu karara karşı istinaf yoluna başvurulmuştur. Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi 3/5/2018 tarihinde istinaf başvurusunun esastan reddine kesin olarak karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

“Yerel Mahkemece verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmakla, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:

İstinaf başvurusunun reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

Mahkemenin kararında usule ve esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığı, delillerde ve işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığı, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğu, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tiplerine uyduğu, cezaların kanuni bağlamda uygulandığı anlaşıldığından,

İstinaf başvurusunda bulunan davacı vekilinin ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, istinaf başvurusunun esastan reddine,dosyanın hükmü veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine [karar verildi].

  1. Başvurucu, Bölge Adliye Mahkemesinin kararını 28/5/2018 tarihinde öğrenmiştir.
  2. Başvurucu 5/6/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
  3. İLGİLİ HUKUK
  4. İlgili hukuk için bkz.M.E.,B. No: 2018/696, 9/5/2019, §§ 15-25.
  5. İNCELEME VE GEREKÇE
  6. Mahkemenin 26/2/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
  7. Adli Yardım Talebi Yönünden
  8. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve masraflarını karşılayacak geliri olmadığını beyan ederek adli yardım talebinde bulunmuştur.
  9. Anayasa MahkemesininMehmet Şerif Ay(B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
  10. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
  11. Başvurucunun İddiaları
  12. Başvurucu; koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davalarında davacı lehine hükmedilen vekâlet ücretinin sulh ceza hâkimliklerinde takip edilen işler için belirlenen maktu ücretten az, ağır ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için belirlenen maktu ücretten fazla olamayacağının 25/8/2017 tarihli ve 30165 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 694 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (694 sayılı KHK) ile belirlendiğini, böylelikle ağır ceza mahkemelerinin vekâlet ücretinin alt sınırının sulh ceza hâkimliği vekâlet ücreti seviyesine düşürüldüğünü, ağır ceza mahkemesinde görülen bir davadaki vekâlet ücretinin sulh ceza hâkimliğinde görülen bir davanın seviyesine düşürülmesinin hakkaniyet, orantılılık, eşitlik ilkelerine aykırı olduğunu, ağır ceza mahkemesinde görülen bir dava olmasına ve avukatıyla 4.360 TL (ağır cezalık işler için öngörülen miktar) üzerinden vekâlet sözleşmesi yapmasına rağmen sulh ceza hâkimliği vekâlet ücreti olan 845 TL vekâlet ücretine hükmedildiğini, bu suretle belirli bir ücretten yoksun bırakıldığını belirterek ayrımcılık yasağı ile adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
  13. Değerlendirme
  14. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Adil yargılanma hakkı bağlamında medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıklarda lehe hükmedilen vekâlet ücretinin oranına ilişkin bir güvence bulunmadığı (Aksaray Tır Nakliyat Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2017/36736, 19/9/2018, § 86) gibi lehe vekâlet ücretine hükmedilmemesinin mahkemeye erişim hakkıyla da bir ilgisi yoktur. Başvurucu, lehine az vekâlet ücretine hükmedilmesinin adil yargılanma hakkı kapsamındaki diğer güvencelere tesir ettiğini de ortaya koyabilmiş değildir. Bu nedenle adil yargılanma hakkına yönelik bir müdahalenin bulunmadığı açık olduğundan başvurucunun şikâyetlerinin tamamı mülkiyet hakkı kapsamında incelenmiştir.
  15. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden şikâyet eden bir kimse önce böyle bir hakkının var olduğunu kanıtlamak zorundadır (Mustafa Ateşoğlu ve diğerleri,B. No: 2013/1178, 5/11/2015, § 54). Bu nedenle öncelikle başvurucunun Anayasa’nın 35. maddesi uyarınca korunmayı gerektiren mülkiyete ilişkin bir menfaatinin olup olmadığı noktasındaki hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekir (Cemile Ünlü,B. No: 2013/382, 16/4/2013, § 26; İhsan Vurucuoğlu, B. No: 2013/539, 16/5/2013, § 31).
  16. Anayasa’nın 35. maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20).
  17. Belirli durumlarda birekonomik değerveya icrası mümkün bir alacak iddiasıyla oluşan meşru bir beklenti, Anayasa’nın ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ortak koruma alanında yer alan mülkiyet hakkı güvencesinden yararlanabilir. Meşru beklenti; makul bir şekilde ortaya konmuş, icra edilebilir bir iddianın doğurduğu, ulusal mevzuatta belirli bir kanun hükmüne veya başarılı olma şansının yüksek olduğunu gösteren, yerleşik ve istikrarlı bir yargı içtihadına dayanan, yeterli somutluğa sahip nitelikteki bir beklentidir. Temelsiz bir hak kazanma beklentisi veya sadece ulusal hukukta mülkiyet hakkı kapsamında savunulabilir bir iddianın varlığı meşru beklentinin kabulü için yeterli değildir (İslam Şahin, B. No: 2014/7280, 21/1/2016, § 29; Uğur Çelik, B. No: 2015/20244, 15/6/2016, § 24).
  18. 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 168. maddesinin üçüncü fıkrasına göre avukatlık ücretinin takdirinde hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarife esas alınır. Dolayısıyla kişinin vekâlet ücreti dolayısıyla mülkiyet hakkına sahip olup olmadığı kararın verildiği tarihteki duruma göre değerlendirilmelidir. 694 sayılı KHK ile yapılan değişiklik öncesinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 14. maddesinin (3) numaralı fıkrasında, koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davalarında Tarifenin üçüncü kısmı gereğince avukatlık ücretine hükmolunacağının, ancak hükmolunacak avukatlık ücretinin aynı tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünün on ikinci sırasındaki ücretten az olamayacağının belirtildiği görülmektedir. Bu düzenleme dikkate alındığında başvurucunun karar tarihinde alacağı vekâlet ücreti en az 4.360 TL olacaktır. 694 sayılı KHK’da ise ödenecek miktarın tarifede sulh ceza hâkimliklerinde takip edilen işler için belirlenen maktu ücretten az, ağır ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için belirlenen maktu ücretten fazla olamayacağı belirtilmiştir. Derece mahkemesi de bu hükmü dikkate alarak sulh ceza hâkimliklerinde takip edilen işler için belirlenen 845 TL’nin başvurucuya ödenmesine karar vermiştir.
  19. Somut olayda 694 sayılı KHK’dan sonra da yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin yerine özel hüküm niteliğinde ve daha üst bir norm olan 694 sayılı KHK’nın uygulanacağı açıktır (M.E., § 37). Dolayısıyla karar tarihinde başvurucunun 4.360 TL vekâlet ücreti alabilmesinin hukuki bir temeli bulunmamaktadır. Hukuki bir temeli bulunmayan bu iddianın meşru bir beklenti oluşturmayacağı da açıktır. Öte yandan başvurucu, avukatıyla 4.360 TL üzerinden anlaştığını iddia etmiş olsa da bu vekâlet ücreti müvekkil ve vekil arasında yapılan vekâlet sözleşmesinin bir sonucudur ve burada bir kamu müdahalesi olmadığı için devletin sorumluluğunu gerektirecek bir durum bulunmamaktadır. Bu açıklamalar doğrultusunda başvurucunun, mevcut bir mülkü veya mülkü edinmeye yönelik meşru bir beklentisi olduğunu kanıtlayamadığından Anayasa’nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkına ilişkin korumadan yararlandırılmasının mümkün olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
  20. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmınınkonu bakımından yetkisizliknedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
  21. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
  22. Başvurucunun İddiaları
  23. Başvurucu; haksız gözaltı nedeniyle ödenen maddi ve manevi tazminat miktarlarının çok düşük olduğunu, haksız gözaltı nedeniyle lekelenme hakkı ihlal edildiğinden bu ihlali giderecek orantıda bir maddi ve manevi tazminat hükmedilmediğini ileri sürmüştür.
  24. Değerlendirme
  25. Anayasa’nın“Kişi hürriyeti ve güvenliği”kenar başlıklı 19. maddesinin üçüncü fıkrasının ilgili kısmı ile dokuzuncu fıkrası şöyledir:

“… Hâkim kararı olmadan yakalama, ancak suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yapılabilir; bunun şartlarını kanun gösterir.

Bu esaslar dışında bir işleme tâbi tutulan kişilerin uğradıkları zarar, tazminat hukukunun genel prensiplerine göre, Devletçe ödenir.”

  1. Başvurucunun bu bölümdeki şikâyetlerinin Anayasa’nın kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını düzenleyen 19. maddesi kapsamında incelenmesi gerekir.
  2. Kabul Edilebilirlik Yönünden
  3. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
  4. Esas Yönünden
  5. Anayasa’nın 19. maddesinin birinci fıkrasında herkesin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak konulduktan sonra ikinci ve üçüncü fıkralarında şekil ve şartları kanunda gösterilmek şartıyla kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak sayılmıştır. Maddenin dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci ve sekizinci fıkralarında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahalede bulunan kişilere tanınan güvencelere ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir (Safkan Aydoğdu,B. No: 2014/7498, 5/4/2017, § 43).
  6. Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasında ise bu esaslar dışında bir işleme tabi tutulan kişilerin uğradıkları zararların tazminat hukukunun genel prensiplerine göre devlet tarafından ödeneceği ifade edilmiştir. Anılan fıkrada yer alan “bu esaslar dışında bir işleme tâbi tutulan kişiler” ifadesi ile maddenin diğer tüm fıkralarında belirtilen kurallara aykırı bir işleme tabi kılınmanın kişiye tazminat hakkı doğurduğu belirtilmiştir. Buna göre maddenin ikinci veya üçüncü fıkralarında belirtilen durumlara aykırı şekilde kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahalede bulunulması ya da kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahale edilen kimsenin maddenin dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci ve sekizinci fıkralarındaki güvencelerden yararlandırılmaması hâlinde uğranılan zararlar devlet tarafından ödenecektir (Safkan Aydoğdu,§ 44).
  7. Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasının uygulanabilmesi için başvurucunun anılan maddenin diğer fıkralarında belirtilen esaslar dışında bir işleme tabi tutulup tutulmadığının derece mahkemelerince ya da Anayasa Mahkemesince tespit edilmesi gerekir. Bu bağlamda kişinin Anayasa’nın 19. maddesinin ilk sekiz fıkrasında belirtilen esaslara aykırı bir işleme tabi tutulduğu ve bu kapsamda uğradığı zararın devlet tarafından tazminat hukukunun genel prensiplerine göre ödenmediği veya bir tazminat imkânının bulunmadığı tespit edilirse Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasında güvence altına alınan tazminat hakkının ihlali söz konusu olacaktır.
  8. Kişinin Anayasa’nın 19. maddesinin ilk sekiz fıkrasında belirtilen esaslara aykırı bir işleme tabi tutulduğu derece mahkemeleri tarafından tespit edilmişse Anayasa Mahkemesinin yapacağı inceleme tazminat miktarının yeterli olup olmadığını belirlemekle sınırlı olacaktır.
  9. Derece mahkemelerinin tazminat için somut olayın koşullarına göre takdir yetkisi bulunmakla birlikte meydana gelen ihlalle orantılı olmayan önemsiz miktarda bir tazminat Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasına aykırı olacaktır. Öte yandan tazminat miktarı Anayasa Mahkemesinin benzer davalarda verdiği tazminat miktarına göre kayda değer ölçüde düşük olmamalıdır. Bununla birlikte hükmedilen miktarın Anayasa Mahkemesinin benzer durumlarda verilmesine hükmettiği tazminat miktarından düşük olması tek başına Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiği anlamına gelmez. Tazminatın Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasıyla uyumlu olup olmadığını değerlendirirken somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerekir.
  10. Somut olayda başvurucu, hakkında yürütülen soruşturma kapsamında bir gün gözaltına alınmış; kovuşturma sonucunda beraatine karar verilmiştir. Başvurucu bunun üzerine haksız olarak gözaltına alınması nedeniyle uğradığı maddi ve manevi zararların tazmini için 5271 sayılı Kanun uyarınca tazminat talebinde bulunmuştur. Mahkeme başvurucunun haksız olarak gözaltına alındığını kabul etmiş ve başvurucuya 46,80 TL maddi, 100 TL manevi tazminat ödenmesine karar vermiştir. Dolayısıyla burada yapılacak inceleme tazminat miktarının yeterli olup olmadığının belirlenmesiyle sınırlı olacaktır.
  11. Somut olayda derece mahkemesi, yapılan yargılama sırasında Adana İl Emniyet Müdürlüğünden başvurucunun sosyal ve ekonomik durumunun araştırılmasını istemiştir. Seyhan İlçe Emniyet Müdürlüğünün raporunda; başvurucunun ortaokul öğrencisi olduğu için çalışmadığı, bu nedenle yıllık, aylık veya yevmiyesinin olmadığı belirtilmiştir. Mahkeme yaptığı yargılama sonucunda aylık asgari ücreti otuz gün üzerinden değerlendirerek hesaplanan -1 gün için 46,80 TL- maddi tazminatın ödenmesine karar vermiş olup derece mahkemesince toplanan deliller doğrultusunda belirlenen maddi tazminat miktarının davanın koşullarında orantısız olduğu söylenemeyecektir.
  12. Ancak 100 TL’lik manevi tazminat, Anayasa Mahkemesinin benzer davalarda belirlediği tazminat miktarına göre kayda değer ölçüde düşüktür. Anayasa Mahkemesi, gözaltının hukuka aykırı olması nedeniyle bugüne kadar bir ihlal kararı vermemiştir. AncakMehmet Baydan(B. No: 2014/16308, 12/4/2018, § 84) kararında başvurucu, herhangi bir suç isnadı olmaksızın polislerce karakolda kısa bir süre (36 dakika) tutulmuştur. Anayasa Mahkemesi başvurucunun şikâyete konu tutulma hâlinin Anayasa’nın 19. maddesi kapsamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahale edilmesine imkân tanınan durumların hiçbirine girmediği sonucuna varmış ve başvurucuya 5.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar vermiştir. Dolayısıyla bu kararın somut olay bakımından ölçü alınabileceği anlaşılmaktadır. Anayasa Mahkemesinin benzer durumlarda verilmesine hükmettiği tazminat miktarıyla aynı olması gerekmemekle birlikte tazminat miktarının somut olayın koşullarında -başvurucunun çocuk olması da gözönünde bulundurulduğunda- tazminat hakkının özünü zayıflatacak kadar düşük olduğu anlaşılmaktadır.
  13. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
  14. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
  15. Başvurucunun İddiaları
  16. Başvurucu; hakkında verilen adli kontrol tedbiri konusunda tazminat davasında herhangi bir değerlendirme yapılmadığını, kendisine herhangi bir tazminat ödenmediğini, adli kontrol nedeniyle uğradığı mağduriyetin karşılanmadığını ileri sürmüştür.
  17. Değerlendirme
  18. Anayasa’nın“Hak arama hürriyeti”kenar başlıklı 36. maddesi şöyledir:

Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

  1. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Başvurucuların anılan iddialarının tamamının adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkı çerçevesinde incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
  2. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek,B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
  3. Somut olayda başvurucunun uygulanan adli kontrol tedbiri nedeniyle tazminat davası açmadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla başvurucu bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle ve süresinde yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmemiştir.
  4. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizinbaşvuru yollarının tüketilmemesinedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
  5. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
  6. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

  1. Başvurucu 20.000 TL maddi, 30.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Başvurucu, ayrıca ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılmasını istemiştir.
  2. Anayasa MahkemesininMehmet Doğan([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi hususunda genel ilkeler belirlenmiştir.
  3. Mehmet Doğankararında özetle uygun giderim yolunun tespit edilebilmesi için öncelikle ihlalin kaynağının belirlenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Buna göre ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca kural olarak ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmedilir (Mehmet Doğan, §§ 57, 58).
  4. Anayasa Mahkemesinin tespit edilen ihlalin giderilmesi amacıyla yeniden yargılama yapılmasına hükmettiği hâllerde ilgili usul kanunlarında düzenlenen yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak yargılamanın yenilenmesi sebebinin varlığının kabulü ve önceki kararın kaldırılması hususlarında derece mahkemesinin herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Zira ihlal kararı verilen hâllerde yargılamanın yenilenmesinin gerekliliği hususundaki takdir derece mahkemelerine değil ihlalin varlığını tespit eden Anayasa Mahkemesine bırakılmıştır. Derece mahkemesi Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirttiği doğrultuda ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yapmakla yükümlüdür (Mehmet Doğan,§ 59).
  5. Gözaltı işlemi nedeniyle başvurucuya ödenen manevi tazminatın düşük olması gerekçesiyle Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasındaki tazminat hakkının mahkeme kararı neticesinde ihlal edildiği sonucuna varılmış ise de Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasındaki tazminat hakkının ihlali ile ilgili olarak yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar görülmemiş, başvurucuya 5.000 TL manevi tazminatın ödenmesine karar verilmiştir.
  6. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
  7. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

  1. Başvurucunun adli yardım talebinin KABULÜNE,
  2. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,
  3. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianınkonu bakımından yetkisizliknedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
  4. Koruma tedbiri nedeniyle verilen tazminat miktarının az olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamındaki tazminat hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
  5. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine iddianınbaşvuru yollarının tüketilmemesinedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
  6. Koruma tedbiri nedeniyle verilen tazminat miktarının az olması nedeniyle Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasının İHLAL EDİLDİĞİNE,
  7. Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasının ihlali nedeniyle başvurucuya net 5.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
  8. 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
  9. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
  10. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 26/2/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi. Buradan pdf formatında erişebilirsiniz.2018-17073
Share

Bir yorum ekleyin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

%d blogcu bunu beğendi: